Köşe yazarımız ADEM KURNAZ’ın köşe yazısı sizlerle.
Evrende tek bir ilah tarafından var olmuş, var olan ve var olacak tüm canlılar, kusursuzca tasarlanmış bir döngüye hayat veren farklı meziyetlere ve melekelere sahip olan varlıklardır.
Dünyaya gelen ve gelecek olan tüm canlıların en büyük görevi Rabb’ lerine ibadet edip, sonsuzluk kelimesine anlam katan cenneti hak etmeye olan uğraşlarıdır. Verilen bu uğraşlar neticesinde en büyük ve en onurlandırıcı mükafatlar insanoğluna bahşedilmektedir.
Bunun en büyük nedeni insanların akıl ve irade sahibi olmalarından kaynaklıdır. İnsanlığı tüm alemlerden üstün kılan bu meziyet, tam da bu noktada bir insanın fani hayatını daha renkli, daha mutlu ve daha huzurlu yaşayıp, maddiyatını ve maneviyatını daha da zenginleştirebilmesi için altın tepside sunulmuş bir fırsattır.
Bu fırsatı en olumlu ve en kârlı şekilde değerlendirip bir kere geldiğimiz bu dünyaya anlam katabilmemiz için, attığımız ilk adımın hayatımızda oluşturabileceği tüm etkileri analiz edebilmeliyiz. Bir insanın hayatta herhangi bir konuda başarılı olmasına ön ayak olan en temel ilke, kişinin bizzat kendini ne denli tanıyıp, tanımaması ile alakalı doğrusal bir durumdur.
Her kim ki eksiklik yaşadığı konunun farkına varıp, aşağılık kompleksi yaratmadan, gelişime açık bir şekilde yola çıkarsa her zaman 1-0 öndedir.
Karakter kazanım sürecini bitiren her bireyin yapacağı ilk şey, hayatta yapmaktan en çok mutlu olduğu alana yönelip, donanımlarını zirveye çıkarıp, farkındalığını oluşturmaktır. Farkındalığın oluşturulabilmesi ise kişinin ortaya koyduğu cesaretten edindiği tecrübeyle paraleldir. Bu paralellik, insanın hayatı boyunca hep en üst seviyeye taşıma gayretini sarf ettirmesi gereken bir kavramdır. Çünkü ; cesaret tecrübeye, tecrübe ise başarıya eşittir.
İnsan 20’ li yaşlarında hayatındaki ana karakterin kendisi olduğunu tam anlamıyla idrak edebilirse ; kuracağı yapının temelini, olumlu telkinleri, mücadelesi ve azmiyle sarsılmaz bir kıvamda inşa edebilir.
Bu süreç olumlu ve güzel bir şekilde ilerlerken kişinin karşısına en çok dikkat etmesi gereken iki temel konu çıkıverir.
Bunlar : Çevrelerinin onlarda oluşturduğu olumsuz psikolojik travmalar ve grup halinde çalışırken bir anda kendi şahsi çıkarları için atılan çirkin ve çirkef adımlardır.
Birey, her zaman ilk önce bulunduğu grubun menfaatini göz önünde bulundurup hareket etmelidir. Eğer bu ilkeden önce şahsi çıkarları perde önüne gelirse, bulunduğu toplumda ve iç dünyasında her zaman vicdanının da huzurunun özürüyle yaşamak zorunda kalır. Ve bu özrü onun her zaman olumsuz paradigmalarla karakterini yok etmesine olanak tanır.
Bir ikincisi ise şudur ki; insanın dünyaya bıraktığı tüm eserleri, olumlu yanları ve güzellikleri sığ ve kötü niyetli insanlar tarafından suistimale açıktır, hele ki kozmopolit bir arenadaysanız. Başarınız bu denli büyük iken eleştirilerle karşı karşıya kalmak kaçınılmazdır. Bu aşamada psikolojinizi eksiye doğru çekmekten kendinizi alıkoyabilmek başlı başına bir başarıdır.
Toparlamak gerekirse, insan ilk önce dünyaya geliş amacını bilip ona göre hayatını yaşamalıdır. Karakter kazanımını en olumlu ve en olgun şekilde tamamlayıp mutlu ve yetenekli olduğu bir meşgaleye yönelmelidir. Bu aşamada hayatındaki ana karakterin kendisi olduğunu idrak edip donanımını, farkındalığını ve cesaretini olabildiğince arttırmalıdır. Elde ettiği başarısının ve konumunun olumsuz eleştirilere de açık olduğuna inanıp, psikolojisini korumalıdır.
Ve son olarak, asla şahsi çıkarlarını bulunduğu topluluğun çıkarlarından üstün tutup, ön plana sunmamalıdır.
Adem Kurnaz